19 Nisan 2011 Salı

'Melek ve Deniz Kızı'nın Hikayesi...


Belki güneş bir gün bizim için doğar
Belki korkuları hayallerimiz boğar
O masal günü gelinceye kadar; susuyorum
Susadıkça yüzün düşer aklıma
Korkar oldum düşlemekten

Adını anarım çoğalır sesim
Konuşmaktan düşünmekten özlemekten
Kimse kimsenin herşeyi olamaz-mış
Di'li geçmişten tek yaramsın sen
Sensiz kimse mi kimsesiz miyim bilmem
Hiç bilmek istemem;
Hatta düşünemem..

Gel bak bir elimde gökyüzü var hala
Ötekinde kayıp giden yıldızlar la la
Korkular da benim umutlar da
Beni bırakma..

Feridun Düzağaç

17 Nisan 2011 Pazar

TANRI’DAN DİLERKEN / Steve Goodier


" Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir.’ dedi. Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil. O geçici bir şeydir.’ dedi. Tanrıdan bana sabır vermesini istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir. Sabır verilmez, hak edilir.’ dedi. Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim. Tanrı, ‘Hayır dedi, Ben sadece nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı.’ dedi. Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar.’ dedi. Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin.’ dedi. Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim. Tanrı ‘Hayır dedi, Ben sana hayatı vereceğim. Böylece hayata dair her şeye ancak sen sahip olabilirsin.’ dedi. Tanrıdan, Tanrıya duyduğum sevgiyi başkalarına da duyabilmeyi istedim. Tanrı şöyle dedi: “Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin. ‘Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep ‘bana … ver’ ile biten dualar eder. Olgunlaşmış bir ruh ise ‘vermemi sağla’ diye bitirir dualarını …….
Steve Goodier’in ‘Bir Dakika Hayatınızı Değiştirebilir’ adlı kitabından alınmıştır.

Bal Gözlüm


Bir çocuğun gözlerinde,
Kahkahasında tasasız,
Nazında sevenine kaygısız,
Bulutlar dolar benliğime…

Ve o an gider ruhum,
Titrek bir güz yaprağı olur.

Gözlerim,ellerim,dudaklarım,
Bir sevgili ister,seni düşlerim…
Özler gözlerim gözlerini,
Bal gözlüm…

Hasan Ekrem

Çakıl taşı


Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar
......
Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde.

Bedri Rahmi Eyuboğlu

Aldatmak üzerine..


“Hiç kimseyi aldatma,çünkü sonunda ucu dönüp sana gelmeye mahkumdur.. Bu herkes için geçerlidir.
Fakat ilk önce kendini hiçbir şekil ve şartla kandırma.. Bu ikincisi öyledir ki bir kez daha denemeye fırsat bulamayabilirsin de..Dikkat et çevrene,nerede yıkılmış,dünyaya küsmüş,hayata kahretmiş varsa yada insanlara kötü nazarla bakıyor,onlara itimat edemiyor ve hep yalnız kalıyorsa,işte onlar işe kendini oyalamakla başlamış ve kendini kandırmaya kadar gitmiş,hüsrana uğramışlardır.

Onlardan olma ! Hiçbir zaman kandırma kendini..Olayları ne hep iyi yanından gör ne de hep kötü yanından..Çünkü o en iyiyle,en kötü birbiriyle öyle yakınlardır ki,bunu yaşadık sıra anlayacaksın..Onlardan olma dedim,bunda samimiyim fakat,onlara acımayı unutma..Ancak acımayı iyi ölçüle,bu da önemli..Dilenciye de acır insan,onlara öyle bakma sakın..Onları vereceğin üç-beş kuruş umutlarla kandırma,biliyorsun bu birinci tür kandırmaya girer ki sonu,başta dediğim gibi sana ulaşır..Çok dikkat et..
Hep aldatmaktan bahsettim ya aldatılmak? O çok daha acı tabii ki,yalnız senden ricam aldatan olma ve seni aldatırlarsa onlara en iyi duygularla bak ve bu kez bir dilenciye acırcasına acı..Bu arada o üç-beş kuruşu atmayı da ihmal etme.İhmal etme ki ne çok alçaldıklarını,düştüklerini ve iğrenç olduklarını anlasınlar..Sadakanı vereceğin anları da iyi seç,en azın en değerli olduğu anı bul..
Önce kendini,sonra diğerlerini aldatmadıysan bu zaman seçimini sana gönül rahatlığıyla bırakıyorum,değilse..; önce kendini düzelt..”

Hasan Ekrem

25.Saat


Issız sokakların en ücra köşelerinde,
Senden çok uzakta şu yaban elde,
Karanlığa terkedilmiş yapayalnız caddelerde,
Sen aradım güzelim, seni andım 25. saatlerde.

Seni aradım bomboş kahvelerin loş karanlığında,
Çay bardaklarında, iskambil kâğıtlarında, fallarda.
Seni aradım kokuşmuş köhne meyhanelerde,
Kırılan yüzlerce şişe ve kristal kadehlerde..

Seni aradım her an yine yıllanmış ezgilerde
Kâh gökyüzünde yanan ışıkta, kâh esen yellerde,
Seni sordum güzelim nasılsın ve neredesin diye,
Seni sordum 25.saatlerde, sevgilim nerede?

Seni aradım gecelerin esrarlı gizliliğinde,
Her köşe başında, unutulmuş izmaritlerde,
Seni aradım her yerde, çiçeklerin en güzelinde,
Seni aradım çok uzaklarda 25.saatlerde..

Biliyorum bulacağım seni, ya da geleceksin bana,
Günün birinde bir yirmi beşinci saatte…

Hasan Ekrem

Karar aklın durması halidir.


Acele karar vermeyin. o zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir, karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.
Seni soruyorlar.. Öldü mü diyeyim, yoksa dönecek mi ?
İkisi de imkansız, değil mi ?
Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin,
Ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin !
''Cemal Süreya''